8 Mart 2008 Cumartesi

Güzele her mevsim bakılır...

Güzel için zaman kavramı yoktur. Yaz – kış güzeldir, bakılır. Futbol, her mevsim oynanır. Peki ya dondurma yenir mi her mevsim ? Annemin, ben çocukken üşütmeyeyim diye bana bağırışı kulaklarıma doldu birden. Ama Algida, evhamlı annelere aldırmadan dondurma yaz-kış yenir diyor. Sevdiğiniz şeyi yemekten sizi hiç bir şey alıkoyamaz düşüncesiyle, dondurmayı tek dönemlik bir gıda olmaktan çıkarma amacında. Böylece dondurma satışını yaz dışında, dondurma için ölü mevsim olan kışın da yapmayı planlıyor. Gerçekten çok yaratıcı bir pazarlama hamlesi. Belli bir döneme ait ürünü, tüm dönemlere yayarak satışları arttırmak. Reklamın başarısı sayesinde bu slogan tüketicilere çok sağlam bir şekilde ulaşıyor. Verilen örnekler, kitleleri ele geçiriyor ve dondurmanın her mevsim yenebileceği fikri bizlere yeni bir davranış biçimi olarak dayatılıyor. Algida “Dondurma niye kışın yenmesin ?” diyor. Peki işe yarıyor mu ?


Evet, işe yarıyor. Hem de sadece “Carte D’or” satışlarını arttırmakla kalmıyor, genel anlamda dondurma satışlarını arttırdığını farketmiş bulunmaktayım. Son dönemlerde “McDonald’s”ların önünde bir kuyruk, herkes o sade dondurmayı yemek için sıra bekliyor. Hava buz gibi, ama insanlar dondurma yemek istiyor. Eskiden anneler kızardı çocuklarına, şimdi annelerin elinde bir külah, çocukların elinde bir külah dolaşıyorlar. Evlere “Carte D’or” alınıyor. Sıcak ev ortamında, dondurma yeniyor. Etkileyici bir pazarlama stratejisi ve iyi bir reklamla sadece satışları arttırmakla kalmazsınız, aynı zamanda o toplumun davranışlarında da değişikliğe sebep olabilirsiniz. Onlara bugüne kadar doğru bulmadıkları, yapmadıkları, fakat yaptıklarında zevk alabilecekleri şeyleri sunabilirsiniz, ve böylece güzeli yaz-kış güzel kılabilirsiniz. Belki sadece sunum şekli farklı ama, “Nescafé”de de bunu görmüştük. Sıcak bir içecekti, kışın içilirdi. Ama sonra bir baktık, havuz kenarlarında buzlu buzlu içilmeye başlandı. Her şeyi pazarlayabiliyorsak, güzel olan şeyler de ait oldukları kalıplardan çıkarılıp, farklı ve daha geniş kapsamlı bir şekilde sunulabilir.

Algida bu yaratıcı fikriyle iyi bir sonuç elde etmiştir ve tüketicilerine dondurma zevkini kışın da tattırmayı başarmıştır. Aşık Veysel’den alıntı yaparak, Algida’ya bir mesaj vermek istiyorum: Güzelliğin on par’etmez şu tüketicin olmasa !

1 yorum:

Melike Demirbağ Kaplan dedi ki...

Bu çok önemli bir konu, bir şirketin pazarlama yoluyla kültürel alışkanlıkları nasıl değiştirebileceğinin çok güncel bir örneği. Ben de küçükken yabancı filmlerde buzluktan dondurma çıkarıp yiyen çocuklar görüp çok üzülürdüm. "Biz de dondurma alalım, buzlukta dursun, kışın da yiyelim" deyince annem Haziran'ın 15'i gibi bir tarih koyardı önüme :)

Tabii burada ikinci önemli bir nokta da derin dondurucuların Türkiye pazarına nispeten yeni girmiş olması. Yani 1980'lerde derin dondurucu yoktu, o yüzden dondurmayı saklayabilecek bir yerimiz de yoktu. Bu anlamda bu iki ürün birbirlerini sağlam bir şekilde destekliyor ki, bu da çok önemli bir konu aslında. Bu arada, mevzu başka bir yere gidiyor ama, primary-secondary demand'dan bahsederiz bir ara, o zaman hatırlat bana bu dondurma hikayesini.