13 Nisan 2008 Pazar

Adem Baba Katık Lokantası

Balçova'da oturan ya da benim gibi yurtta ikamet eden arkadaşlar bilirler; okula gelmeden az önce bir ev yemeği lokantası vardı. Şimdi tadilat sebebiyle kapalıymış galiba ama o Denizbank'ın "Ben buradayım" diyen turuncusu dikkatinizi çekti mi? Ya da bankalara gittiğinizde düşük faizlerle verilen girişimcilik kredileri reklamları? Yazıya böyle bir giriş yapmamın nedeni finans sektörünün ağzını sulandıran KOBİ'ler.

KOBİ, genel hatlarıyla yıllık 250 kişiden az istihdamı bulunan ve mali bilançosu 25 milyon YTL'yi geçmeyen küçük ve orta büyüklükteki işletmelere verilen genel isim. Türkiye'de mevcut 1.800.000 KOBİ, yaratılan katma değerin yüzde 37,7'sinde söz sahibi. Bunun yanında yatırımların yüzde 30'u onlar tarafından yapılıyor ve aralarında ciddi manada büyükler ligine oynayan şirketler de var. Büyük ve kurumsallaşmış şirketlere nazaran esnek olabilmeleri ve yenilikçiliğe kaynak ayıran yaklaşımları ile KOBİ bankacılarını peşlerine takıyorlar. Türkiye'deki finans sektörünün son beş yılı incelendiğinde, 2001 krizi öncesinde bankalar kredilerini ve hizmetlerini segmente etmek yerine risksiz getiri elde ettiren yüksek faiz ürünlerini pazarlama yoluna gitmiş, dolayısıyla bu yaklaşım kredi sektörüne sekte vurmuştur. Krizin akabinde gözü açılan bankalar, ilk önce kişisel kredilere sonrasında ise gerçek anlamda KOBİ'lere göz kırpan kurumsal kredilere yönelmiştir.

Burada bankalarımız tabii her önüne gelene kredi bahşetmiyor. Onlar da seçici davranıp "KOBİ Yıldızlarını" belirliyorlar. Bu da onların dolaylı yoldan eşsiz bir reklamı oluyor tabii. Oturup bunun üstüne kafa yordum. Mesela, bankanın biri sadece bir sektöre konumlansa ve o sektörü çok iyi tahlil edip oradaki KOBİ'leri değiştirmeye, geliştirmeye yönelse daha iyi olmaz mıydı? Sonuç olarak, her sektörün gerektirdikleri farklı ve hepsi de aynı oranda finansal desteğe ihtiyaç duymuyorlar. Bir de bunu CRM açısından incelemek istedim. Sürdürülebilir bir finansal dostluk için hizmeti sağlayan bankanın şirketi yakından takip etmesi de çok önemli; hatta bence bu sıcak takip yenilikçi önerilerle perçinlenmeli.

Bankaların işi aslında göründüğü kadar kolay değil. Zira, devlet teşvik ve yardımlarına salık veren kurumların varlığı onların için başlı başına bir sorun. Bu sorun da köklerini KOBİ'lerin bankalara olan güvensizliğinden alıyor. Bu yüzden açık, kafalarda soru işareti bırakmayan satış teklifleri uzun soluklu bir pazarlama planı için çok iyi olur diye düşündüm naçizane. Ayrıca son zamanlarda ekonomik çalkalanmalardan muzdarip döviz ve turizm alanları için özelleştirilmiş ürünler çok iyi bir yaklaşım olurdu.

Kimi zaman pazarlama taktikleri bünyeleri tarumar eden bankaları şimdi bir de bu sektörde görelim bakalım. Kim daha çok "yıldız" avlayacak?

Teşekkürler

1 yorum:

Melike Demirbağ Kaplan dedi ki...

Bu KOBİ Bankacılığı meselesi enteresan. Son 5 yıldır ara ara temcit pilavı şeklinde gündeme geliyor bu iş, hatta her seferinde programın adı değişiyor falan, demek ki bankalar bundan bekledikleri verimi alamıyorlar. Öte yandan, KOBİ tarafından bakarsak, KOBİler de çok şikayetçi: Hiç bir zaman o reklamlarda vaatedilenlerin olmadığından, bankaların kendilerinin iliğini emdiğinden falan bahsediyorlar.

Özetle ben çözemedim bu KOBİ meselesini.