12 Mayıs 2008 Pazartesi

Holiganlıktan Efendiliğe : Futbol Perspektifinden Ülke İmajlarına Bakış

Walk on, walk on with hope in your heart
And you'll never walk alone,
You'll never walk alone !


Liverpool ile Barcelona arasında oynanan bir Şampiyonlar ligi mücadelesi sonrası elenen Barcelona taraftarları atkılarını kaldırarak Liverpool’un bu etkileyici şarkısına eşlik etmişlerdi. Taraftar topluluğuyla ve geçmişiyle Liverpool, futbol dünyasında gerçek bir markadır. Peki bu etkiyi nasıl yarattılar ? Bir zamanlar İngiliz Futbolu dendiğinde aklımıza holiganlar gelirken, şimdi dünyanın en iyi ligi olarak tanımlıyoruz. Çünkü imajlarını değiştirmeyi ve geçmişi unutturmayı başardılar.

29 Mayıs 1985 günü Brüksel’de Heysel Stadyumu’nda oynanan Juventus ile Liverpool arasındaki Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası Final maçının başlamasından önce Liverpool taraftarlarının İtalyanlara saldırması, çıkan panik sonucu bir duvarın çökmesi ve taraftarların tel örgülere sıkışması sebebiyle 38 İtalyan taraftar ve 1 Belçikalı ölmüştü. Şu an dünyanın en büyük organizasyonlarından biri sayılan Şampiyonlar Liginde, o günkü adıyla Şampiyon Kulüpler Kupası’nda, üstelik final maçında olay çıkartarak toplam 39 kişinin ölümüne sebep olacak kadar fanatik olan bu taraftarlar, şimdilerde bir aşk parçası kıvamındaki “Asla Yalnız Yürümeyeceksin !” tezahüratlarıyla gönülleri fethetmekte. O günden sonra, Liverpool’a 8, İngiltere’ye ve İngiliz takımlarına da 5 yıl uluslararası karşılaşmalardan men cezası verilmişti.
Bu ağır cezalardan sonra İngilizler yeniden yapılanmaya gitmiş ve 1992 yılında ligin ismi Premier League olarak değiştirilmiştir. Bu aslında ciddi bir markalama çalışmasıdır. İngiliz 1. Futbol Ligi demek yerine “Premier League” denildiğinde insanlar İngiliz sözünü duymaya gerek kalmadan İngiltere liginden bahsedildiğini anlıyor. Aynı şekilde İspanyollar “La Liga”, Almanlar “Bundesliga” isimleriyle akılda kalmayı başarmış durumdalar. Bu isimler özel isim olmamalarına rağmen akılda kalmayı başarmıştır ki La Liga Lig, Bundesliga ise Federal Lig anlamına gelmektedir. Genel isimlerdir ancak özel isim gibi algılanmaktadır. Yine, İngiltere 1993 yılından itibaren lig sponsorluğuna önem vermiştir ve 1993 – 2001 yılları arasında Carling, 2001’den günümüze kadar da Barclays’in sponsorluğunda yoluna devam etmektedir. İngiliz Futbol’undaki bu atılımların ardından lig yabancı oyuncuların ilgi odağı olmuş, lig de İngiliz oyuncu sayısı azalmış ve 2004-2005 yılında ligin %45’ini yabancılar oluşturmuştur.

Tüm bunların sonucu olarak güzel futbol, üst düzey yayın kalitesiyle harmanlanarak, yayın hakları dünya çapında bir çok ülke televizyonuna satılmış ve buradan büyük gelirler elde edilmiştir. Şu an Liverpool dünya çapında en çok taraftarı olan kulüplerden biridir. Peki hala 39 kişiyi öldüren taraftar topluluğuna sahip kulüp olarak anılsaydı bu kadar ilgiye sahip olurlar mıydı ? Tabii ki de hayır. 2003-2004 yılında Barcelona – Real Madrid maçında, Barcelona’dan Real Madrid’e transfer olan Figo’yu protesto eden İspanyol taraftarlar sahaya bir adet J&B Viski şişesi ve bir domuz kafası atmışlardı (Domuz kafası İspanyol kültüründe ölüm tehdidi anlamına gelmektedir).

Bizim taraftarımız sahaya ne atıyor diye bakacak olursak, bolca su şişesi, A1018 cep telefonu, kösele ayakkabı, yarısı içilmiş ayran şişesi, ev anahtarı, bozuk para, işler kızışmışsa meşale ve çakıları yabancı maddelerden sayabiliriz. Biz bunları atıyoruz, bir de İsviçrelilere sopa çekiyoruz ve “Barbar Türkler” olarak anılıyoruz. Kimin barbar olduğunu örneklerle görüyoruz. Ancak yine bu sıfatla anılanlar biziz.


Bunun için bize ne lazım ? Eğitim değil... Bize pazarlama ve iletişim gerek !

CAN ZEREN