6 Mayıs 2008 Salı

Yeni Genel Müdürüm Çok Alımlı Bir Bayan...

İkinci dönemin başında Riga (Letonya'nın başkenti) temelli, dünyanın dört bir yanından katılımcıları olan bir işletme yarışmasına katılmıştık. Yarışma sponsorlarını görünce dibim düşmüştü. McKinsey mi dersiniz Nokia mı, Allah ne verdiyse hepsi oradaydı. Görünce demiştim "Ne büyük nimet yarabbi!" Tabii finallere çıktığınızda CV'niz (Curriculum Vitae; bunu da açık halini bilmeyenler, naçizane bir açıklamam olarak görsün lütfen) bu sponsorlara gidiyor ve size olası iş ya da staj fırsatları doğuyor. Velhasıl, olayın üzerinde biraz düşününce aslında bunun o kadar da büyütülecek bir şey olmadığı kanısına vardım.

Bu arada ders seçimi hengamesini dokuz dersle tamamlayıp sıkı, yoğun bir döneme diş bilerken üstten aldığım ders HRM'e (İnsan Kaynakları Yönetimi) dikkatle yoğunlaşıp Türkiye'de çok da varlığı ve dolayısıyla etkisi olmayan bir alana da hakim olmak istiyordum. Herneyse, tesadüflerin böyle güzel pazarlama yazılarına vesile olacağını kimse bilemezdi değil mi?

Sponsorlara geri dönecek olursak, bu adamlar buraya bağladıkları paraların karşılıklarını fazlasıyla alıyorlar. Düşünsenize hiçbir ilan, promosyon çalışmasıyla ulaşamayacakları bir kitleyi tek bir yarışmaya bağlanarak bir araya getirebiliyorlar. Üstelik uzun vadede bu "cevher"ler şirketlerinde yönetici olup "asset"lere "asset" katarken diğer cevherleri de çekmek için kullanılıyorlar. Geçenlerde yine, ilk yazımda belirttiğim o dergilerden birini okuyorum. "En çok çalışılmak istenenler" ana konulu bir yazıya rast geldim. Donanımlı ve gerçekten tecrübe sahibi biri için nasıl algılanacakları aşikar gerçekten. Bahsi geçen firmaların yanında büyük diyebileceğimiz firmalar da bunu kullanıyor. Daha yakın bir örnek verecek olursak özel üniversiteler kadrolarındaki hocaları, yüksek lisans, doktora vb. özelliklerini kullanarak kendi reklamlarını yapıyorlar. Daha uzun vadede kaliteli öğrenci bu üniversitelerin ismini duyuruyor tabii ki.

İnsan kaynağının kurumlar üzerine etkisine değinecek olursak, teknolojinin bu kadar ilerlediği bir çağda kurumlar ancak ve ancak insan kaynakları ile karşılaştırmalı üstünlüğü yakalar oldular. Doğru bir yönetim ile harikalar yaratılıyor ve tüm piyasa dengeleri alt üst olabiliyor.

Birkaç temenni ile son yazımı bitirmek istiyorum. Öncelikle böyle güzel bir uygulamaya bizi teşvik eden Melike Hoca'ya çok teşekkür etmek istiyorum. Ve tabii ki aklındakileri benimle paylaşan tüm arkadaşlarıma. Ben yazılarıma burakpiskin.blogspot.com adresinden devam edeceğim, kafamda yazabildiğim tüm dillerde yazmaya çalışmak var, lütfen yorumlarınızı esirgemeyin.

Teşekkürler

1 yorum:

Melike Demirbağ Kaplan dedi ki...

Öncelikle ben teşekkür ediyorum, hepiniz gerek derste gerek projelerde gerçekten inanılmaz bir performans gösterdiniz. Bu blog projesi bir anda aklıma gelen bir şeydi ve açıkçası bu kadar verimli olmasını beklemiyordum, ama şimdi bakınca gerçekten bir ton ıvır zıvır yöntemden çok daha sağlam bir öğrenme ve değerlendirme yöntemi olduğuna kani oluyorum.

İnsan kaynakları (biz kardeşimle zaman zaman buna insan kaymakları veyahut insan toynakları da deriz), tabii ki firmaların rekabetçi avantaj yakalamalarını sağlayacak en önemli mevzulardan bir tanesi. Bununla birlikte, bu gücün yönetiminden önce bu kaynağın doğru bir şekilde yaratılması gerekiyor ki, bunu da sağlayabilecek en önemli kurum eğitimdir herhalde. Bu anlamda, o yetkin insan kaynağın yaratılmasını sağlayabilecek bir eğitim aldığınıza inanıyorum. Bu noktada, şunu özellikle belirtmem lazım ki bunu başaran sizsiniz: Azminizle, çalışkanlığınızla, sorumluluk duygunuzla, eğitimi ve öğrenimi benimsemenizle, katkıda bulunmanızla, yaratıcılığınızı ve sınırlarınızı zorlamanızla. Bizler bunu sağlamada sadece birer aracıyız, o nedenle "verilen eğitim"den ziyade "alınan eğitim" gibi bir tabir kullanmayı daha doğru buldum. Umarım bu aracılık işinde başarılı olabilmişizdir.

Burak'ın Yeri hep takibimde olacak, okuyabildiğim dillerde tabii :) Yeni yazılarını merakla bekliyorum.